Nasıl bir süreçte 2017 referandumu gidildi?

2017 yapılan seçim 18 maddelik anayasa değişikliği; başkanlık sistemine geçiş, partili cumhurbaşkanlığı gibi maddelerin yer aldığı bir referandumdur.

Süreç, AGİT’in raporunda şöyle anlatılmıştır:

15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye başarısız bir darbe girişimi yaşamış, 241 kişi hayatını kaybetmiş ve en az 2.194 kişi yaralanmıştır. Bu darbe girişimine karşılık ve bunun yanı sıra 2016 yılında ülkeyi sarsan terör saldırıları dalgasının sonucu olarak, hükümet 21 Temmuz tarihinde olağanüstü hal ilan etmiş ve iki defa uzatmaya gitmiştir.

1,5 ila 2,5 milyon arasında mühürsüz oy kullanıldığı doğru mu?

Kesin bir bilgi olmamakla birlikte;

Avrupa Konseyi’nin 16 Nisan referandumu için Türkiye’ye gönderdiği gözlemci heyetinden Avusturyalı milletvekili Alev Korun, Avusturya’nın ORF radyosuna yaptığı açıklamada, “2,5 milyon oyun manipüle edilmiş olabileceğine dair şüphe var” söyleminde bulunmuştur.

Sivil yurttaş girişimi olarak seçimlerde oylara sahip çıkmak için kurulan “Hayır ve Ötesi“, 16 Nisan’da yapılan anayasa değişikliği referandumuna ilişkin hak ihlalleri raporunda;

Islak imzalı sandık sonuç tutanaklarının tek tek incelendiği, YSK verileriyle değerlendirilerek tespitler yapıldığı belirterek;

Raporunda, söz konusu sandıklarda kullanılan oyların toplamı 1.672.249’dur. Bu oyların yüzde 60,7’si ‘EVET’ (1.015.055), yüzde 39,3’ü ‘HAYIR’ (657.194) olarak gerçekleşmiştir, İfadesine yer vermiştir.

(Seçim 1,378,322 oy farkla ile” EVET” lehine sonuçlanmıştır.)

Mühürsüz oylara itiraz edilmedi, Kılıçdaroğlu YSK’nın önüne gitmeliydi tartışmaları nasıl başladı?

CHP eski milletvekili olan Atilla Kart, bir dosya hazırladığını, bu dosya ile AİHM’ye parti adına başvurmak istediğini belirterek Sn. Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü, yanlarında Mv Bülent Tezcan’ın da olduğunu;

Sn. Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla kendisine vekâlet verildiği, 45 gün sonra iç hukuk yolları sonuçsuz kalmasının akabinde tekrar dosyanın AİHM’ye götürülmesi için izin istediği bir de uçak biletinin teminini talep ettiği;

Görüşmeden birkaç gün sonra Haluk Koç ve Bülent Tezcan kendisini arayarak, “Sn. Genel Başkan, Atilla Bey davayı kendi adıyla açsın,” dendiğini iddia etti..

Bunun üzerine Atilla Kart yaşananlardan dolayı bir travma geçirdiğini belirterek, katıldığı TV programlarında, “Mühürsüz oyları AİHM’ye götürmem engellendi,” cümlesini kurdu.

Bu cümle, Kılıçdaroğlu’nu yıpratmak amacıyla “mühürsüz oylara itiraz etmedi, edilmesini engelledi” şeklinde maksatlı bir biçimde kamuoyuna tartışılmasına neden oldu.

Aynı yayınlarda Atilla Kart, “Kılıçdaroğlu referandum gecesi iki milletvekili alıp YSK’nın önüne gitmeliydi,” ifadelerini de kullandı.

Atilla Kart’ın iddialarına Bülent Tezcan yanıt verdi mi?

Bülent Tezcan,

“Atilla Kart doğruları söylemiyor. Konuyla ilgili biz Atilla Kart’a dosyayı AİHM’ye götür demedik. Bu konu bir kişinin inisiyatifine bırakılamaz. Sn. Kılıçdaroğlu’na gitmiş ve dosyayı AİHM’ye götüreceğini söylemiş. Kemal Bey de emeğinden dolayı teşekkür etmiş. Hemen sonrasında beni aradı. CHP’nin hukuk işleriyle bir ekip ilgileniyor, Sn. Genel Başkan her detayı bilemez. Atilla Kart ikinci kez Gn. Başkan’la görüşmeden önce bizi aramalıydı,” ifadelerini kullandı.

Bülent Tezcan ayrıca, Nevşin Mengü’nün yayınına katılarak durumu bir kez daha detaylı bir biçimde anlattı.

CHP yönetimi, Mühürsüz oylara itiraz etti mi?

Evet. Fatih Altaylı’nın “Atilla Kart niye yalan söyledi?” başlıklı yazısında, Bülent Tezcan’ın kendisine bir mektup gönderdiğini ve iddialara belgeleriyle cevap verdiğini belirten bir yazı yayınladı.

Yazısında, Bülent Tezcan’ın mektubunda şu ifadeler yer almaktadır:

1- Atilla Kart doğru söylemiyor. CHP, mühürsüz oyları hem Yüksek Seçim Kurulu’na hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürdü.

2- YSK’ya müracaat tarihi 18.04.2017, AİHM’ye müracaat tarihi de 04.07.2017’dir. YSK, 19.04.2017 tarihli 573 sayılı kararıyla talebimizi reddetti. AİHM 2. Dairesi de 30.11.2017 tarihli 48818/17 dosya numaralı kararı ile başvurumuzu reddetti. Dava dilekçeleri ve mahkeme kararlarını ekte gönderiyorum.

3- Atilla Kart, AİHM sürecini kendi dava dilekçesi üzerinden ve kendi inisiyatifiyle yürütmediğimiz için (bizim dava açtığımızı saklayarak) engellendiğini söylüyor. Başka bir deyişle, kendi dilekçesinin daha iyi olduğunu iddia ediyor.

Biz, anayasa hukukçularının içinde olduğu geniş bir çalışma grubu ile davayı bütün detayları tartışarak hazırladık ve açtık. Dilekçe yarıştırma niyetinde değiliz. Bütün kayıtlar Parti Genel Merkezi’nde mevcuttur.

Kemal Kılıçdaroğlu neden referandum gecesi YSK’nın önüne gitmedi? Halkı sokağa neden çağırmadı?

Sayın Kılıçdaroğlu, birçok konuşmasında,

“Eğer bir bedel ödenecekse, bunu önce siyasetçi ödemelidir,”
ifadelerini kullanmıştır.

Sayın Kılıçdaroğlu, bir talimatıyla milyonlarca insanı sokağa çıkarabilecek güce sahip bir liderdir.  Ancak elinde yeterli bilgi ve belge olmadan, haklılığı yurt içi ve yurt dışı yargı kararlarıyla onaylanmadan halkı sokağa çağırmak, Türk milletinin can güvenliğini tehlikeye atmak devlet adamlığıyla bağdaşmaz.

2016’daki FETÖ terör örgütünün darbe kalkışması sonrası ülkede yaşanan yüksek gerilim ortamı hâlâ sürmekteyken, halkı sorumsuzca sokağa teşvik etmek telafisi mümkün olmayan olaylara, birçok yurttaşın canından olmasıyla neticelenebilirdi.

Bir tek yurttaşın dahi zarar görmesinin hesabını ne böyle bir talepte bulunanlar nede bu çağrıları şuursuzca teşvik edenler dahil hiç kimse veremez.

Kaldı ki, Sn Kılıçdaroğlu hemen sonrasında dünya kamuoyunda büyük yankı uyandıran Adalet Yürüyüşü ile 450 km yol yürüyerek tarihin en büyük eylemlerinden birini gerçekleştirmiştir.

Eylem sırasında, Kemal Kılıçdaroğlu’na Adalet Yürüyüşü’n de saldırı hazırlığı yaptıkları gerekçesiyle IŞİD terör örgütüyle bağlantılı oldukları öne sürülen 6 şüpheli de gözaltına alınmıştır.

Onca saldırıya, suikasta uğramış; kucağında şehit vermiş, her defasında mücadelesini kararlılıkla devam ettirmiş bir Lider için

“Seçim gecesi YSK’nın önüne gidemedi,” demek, satılık zihniyetlerin ve kirli odakların aciz ürünüdür.